3 Haziran 2007 Pazar

Kusursuz Tasarımların Sahibi


Allah'ın yaratmak için tasarım yapmaya ihtiyacı yoktur

'Tasarım' ifadesinin doğru anlaşılması önemlidir. Allah'ın kusursuz bir tasarım yaratmış olması, Rabbimiz’in önce plan yaptığı daha sonra yarattığı anlamına gelmez. Bilinmelidir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah’ın yaratmak için herhangi bir 'tasarım' yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah'ın tasarlaması ve yaratması aynı anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.

Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca "Ol!" demesi yeterlidir.

Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Bir yere yetişmek için evden aceleyle çıktınız, gideceğiniz yerin adresini tam olarak bilmiyorsunuz, üstelik trafik de çok sıkışık. Buna rağmen hiç endişelenmiyorsunuz. Evden çıkmadan önce küçük bir düğmeye basıyorsunuz, arabanız kendi başına park ettiğiniz yerden hareket ederek kapınızın önüne geliyor. Bu arada hava soğuk ama arabanız hassas termometresi ile algılıyor ve sizin bir düğmeye gerek kalmadan arabanızın içindeki ısıtma sistemi otomatik olarak açılıyor. Ona yaklaştığınızda ise, özel bir tarama sistemini kullanarak sizi tanıyor ve kapıyı açıyor. Koltuğunuza oturduğunuzda da emniyet kemeri otomatik olarak kilitleniyor. Gideceğiniz yerin adresini arabaya veriyorsunuz. Arabanız internet üzerinden trafik durumunu kontrol edip hedefe en çabuk varmanızı sağlayacak güzergahı çıkartıyor ve yolculuk sırasında güzergahla ilgili düzeltmeler yaparak bunları size bildiriyor. Bu arada arabanızda maksimum güvenlik kontrolü olduğu için kaza riskleri de en aza indiriliyor. Sözgelimi yol kaygansa yapabileceğiniz maksimum güvenli hızı hesap edip arabayı ona göre kullanmanızı sağlıyor. Eğer üzerinize doğru yüksek hızla seyreden bir araç varsa, trafik içinde en uygun yere doğru, en güvenli manevrayı otomatik olarak yapıyor.

Şüphesiz böyle bir araba var olsaydı pek çok kimse tasarımcısını, üretici firmayı merak eder ve onlar hakkında bilgi edinmeye çalışırdı. Şüphesiz bunun sebebi şu an böyle bir arabanın henüz yapılamamış olması. Oysa şu an teknolojik olarak hiçbir kıymeti olmayan bir araba da muhtemelen ilk yapıldığı sıralarda insanlarda hayranlık uyandırmıştır. İlk otomobil yapıldığında insanların pek çoğu gördüğüne inanamamış, "hiçbir hayvanın çekmediği kendi başına çalışan bir makine nasıl olabilir?" diye düşünmüştü. Oysa şu an mevcut otomobillerin en ucuzu, en eski teknoloji ile üretileni bile teknik özellikleri bakımından ilk otomobilden kat be kat üstün.

Az önce hayalini kurduğumuz otomobilden daha iyi bir otomobil üretildiğinde muhtemelen ona da duyulan hayranlık zamanla yok olup gidecek.

Acaba asıl hayranlık duyulması gerekenler teknolojik ürünler değil de onları tasarlayıp üretenler mi olmalı?

Şüphesiz arabalar için geçerli olan onları tasarlayan ya da üretenler içinde geçerli. Bir tasarımcı ya da üretici, bir başkasınınkinden daha hızlı, daha az yakıt harcayan daha konforlu otomobiller yapabilmektedir. Öyleyse hayranlık duyulması gereken insanların beyinsel işlevleri mi?

İlk otomobili tasarlayan ile bugün en beğendiğiniz arabayı tasarlayan kişilerin beyinleri arasında bir fark yoktur. Her ikisinin de beyni aynı büyüklüktedir, aynı maddelerden oluşur. Üstelik üzerlerindeki sinirlerin yapıları da en ufak ayrıntısına kadar birbirinin aynıdır. Aslında burada sorulması gereken "otomobillerin veya diğer teknolojik ürünlerin tasarımındaki temel unsur insan beyni midir?" sorusudur.

Her insanın beyni ortalama 1400 gramlık bir yağ ve protein bileşiminden oluşmaktadır. Tüm yağlar ve proteinler belirli moleküllerden, moleküller de belirli atomlardan oluşur. Bu durumda "arabaları tasarlayan ve asıl hayranlık duyulması gerekenler atomlardır" dememiz mi gerekiyor?

Bu son sorunun cevabı bizi, gerçek doğru cevaba götürecektir. Bu sorunun cevabı İlahi bir rehber ve içinde herşey için bir açıklama olan Kuran'da yer alıyor.

Bir tasarımcı veya amatör bir araştırmacı, otomobiller ile ilgili çok derin ve detaylı araştırmalar yapabilir. Bu konuda dünyanın en bilgili kişisi de olabilir. Ancak eğer akıl ve vicdandan yoksunsa, bu kişi sadece otomobil ile ilgili bilgilere sahip olacaktır, yani bu bilgileri sadece taşıyacaktır. Dolayısıyla bu bilgilerin doğrultusunda doğru bir çıkarım yapamayacaktır.

Oysa vicdan ve akıl sahibi bir insan, otomobildeki mükemmel özellikleri, detaylarındaki mükemmellikleri görerek, bu kadar karmaşık bir yapının ancak ve ancak bir Yaratan'ı, üstün akıl sahibi bir tasarlayıcısı olması gerektiğini anlar. Sözgelimi arabanın durabilmesi için bir fren mekanizması olmalıdır. Ancak bir arabadaki fren sistemi ne kadar mükemmel olursa olsun işe yaraması için ilk önce cisimler ve yüzeyler arasındaki sürtünme kuvvetinin var olması şarttır. Eğer sürtünme kuvveti yaratılmamış olsaydı fren yapmak bir yana arabanın vites kolunu kavrayamayacak, hatta gaz pedalına bile dokunamayacaktık. Motor yağını oluşturan atomlar kayganlık özelliğini verecek şekilde dizilmemiş olsalardı, arabanızın motoru ne kadar mükemmel olursa olsun hemen bozulacaktı.

İnsan vicdanıyla düşünmeye devam ederse şu sonuca varacaktır: otomobili ve onun tasarımcısını bu mükemmellikte yaratan güç, diğer tüm canlı ve cansız varlıkların da Yaratıcısıdır. Kuran'da vicdanının sesini dinleyip akıllıca düşünerek Allah'ı bulan Hz. İbrahim şöyle örnek verilmektedir:

"Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: 'Bu benim Rabbimdir.' Fakat (yıldız) kayboluverince: 'Ben kaybolup-gidenleri sevmem' demişti. Ardından Ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: 'Bu benim Rabbim' demiş, fakat o da kayboluverince: 'Andolsun' demişti, 'Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum.' Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: 'İşte bu benim Rabbim, bu en büyük' demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: 'Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.' 'Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim'." (Enam Suresi, 76-79)

Elbette Hz. İbrahim'le ilgili bu kıssada önemli bir ders vardır. Bir insanın Allah'ın varlığını kavraması son derece kolaydır. İnsanın gözünü çevirdiği her yerde yaratılışın sayısız delili mevcuttur. Vicdanlı bir insan hiçbir şey bilmese de, kendisine hiçbir şey anlatılmasa da, yapacağı birkaç dakikalık samimi bir tefekkür ile evrenin bir Yaratıcısı olduğunu kolaylıkla görebilir. Ve Allah'ın gücünü, büyüklüğünü, herşeye hakim olduğunu anlayabilir. İşte bu yüzden vicdanı ile düşünen Hz. İbrahim samimi bir tefekkür sonucunda Allah'ın varlığını ve yüceliğini görmüştür.

Hammaddesinden, tasarımcısına kadar teknolojik ürünlerin tüm bileşenleri Allah'ın sonsuz ilminin ürünüdür. Allah'ın kusursuz yaratışının örnekleri sürtünme kuvvetinden elektromanyetik dalgalara, elementlerin içindeki atomlardan ışığa kadar her yerde kendini gösterir.

Nitekim Allah'ın bu kusursuz yaratma gücü ve sanatı, bir Kuran ayetinde şöyle ifade edilir:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Hiç yorum yok: